Evde kalma yasakları, karantina, işsizlik, yalnızlık, ekonominin kapanması, güvensizlik, artan ölüm oranları, maske takma ve sosyal mesafe 2020’nin ve 2021’in akıllarda kalanları. COVID-19 salgını büyük çoğunluğumuzun hayatını değiştirdi. Okula nasıl gittiğimizi, başkalarıyla nasıl etkileşim kurduğumuzu, nasıl çalıştığımızı unutur duruma geldik. Hayatlar, geçim kaynakları, dünyayı nasıl gördüğümüz bazılarının yakınını kaybetmeleriyle, bazılarının işini kaybetmeleriyle değişti.
Evde kaldık, sanal etkileşimlerle bağlarımızı sürdürmeye çalıştık ve zaman geçirebilmek için yaratıcı fikirler geliştirdik. Bazılarımız yeni beceriler öğrendik, bazılarımız gelir elde etme biçimini büyük ölçüde değiştirmek zorunda kaldık. Birçoğumuz bu salgın sırasında yalnızlık, depresyon, kaygı, yas, uykusuzluk, stres, panik durumlarıyla mücadele ettik.
Bu olumsuz durumlarla başa çıkmanın yolları olarak alkol, uyuşturucu ve yiyecekler ile sağlıksız ilişkiler kurduk. Bu pandemi sırasında ruh sağlığı problemleri olarak bağımlılık, komplike yas, depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, aile içi istismar ve intihar yükselişte. Bu sebeplerden ötürü Covid-19 un sıradaki dalgalarıyla daha iyi başa çıkabilmek için ruh sağlığını korumak, güçlendirmek ve ruhsal bozuklukları olanlarının tedaviye ulaşmalarını sağlamalıyız.
COVID-19 başladığında, dünya hızlıca uyum sağlamak zorunda kaldı. Hem ruh sağlığı hizmeti arayan hem de ruh sağlığı hizmeti verenler, çok az deneyimleri olmalarına rağmen hemen online terapiye geçmek zorunda kaldı. Pandemiden önce, araştırmalar online terapinin birçok ruh sağlığı sorunu için etkili olduğunu göstermişti, ancak bu pandemi önemini, kolaylığını ve etkinliğini sağlamlaştırdı. Genel olarak, online terapi yaygınlaştı ve büyük olasılıkla bu salgının üstesinden geldikten sonra gelişmeye devam edecek. Kendi evimizin rahatlığında günün her saatinde bir terapistle iletişim kurabiliriz. Randevu için haftalarca beklemek yerine, artan kaygı ve endişeyi konuşmak için hızlı bir görüntülü görüşmeye geçebiliriz.
Birçoğumuz hareketsiz kalmayı, yalnız kalmaya razı olmayı, evde kalmayı, zihinlerimizi ve bedenlerimizi beslemenin yollarını bulmayı öğrendik. Belki daha önce ruh sağlığımızı hiç düşünmedik ya da duygularımızı fark etmedik ama bu salgın çoğumuzu kendimizle daha derinden bağ kurmaya yöneltti. İster kendimiz için yemek pişiriyor, ister evde egzersiz yapıyor, sevdiklerimizle sanal platformlar aracılığıyla bağlantı kuruyor veya yeni hobiler ve eğlenceler öğreniyor olalım, COVID-19 duygularımızla daha uyumlu olmamızı sağladı. Bize öz bakım uygulamamıza izin veren zaman ve dinginlik armağanı verildi.
Bize seyahat edemeyeceğimiz ve sosyal mesafe koymamız gerektiği söylendi, bu yüzden insanlar açık alanlarını kullanmanın yaratıcı yollarını buldular. Bisiklete binmek, yürümek, balık tutmak veya yürüyüş yapmak olsun, çok sayıda insan kafalarını dağıtmak ve huzur bulmak için vahşi doğaya (veya kendi arka bahçelerine) kaçtı. Geniş ve açık alanlarda olmak, sadece sosyal olarak uzaklaşmamıza değil, aynı zamanda inanılmaz bir başa çıkma mekanizması olan doğa ile bağlantı kurmamıza da izin verdi. Sağlıklı başa çıkma mekanizmaları olarak dış mekan deneyimlerine dönmeyi öğrenmek, pandemi boyunca ve sonrasında stresli olduğumuzda veya moralimiz bozulduğunda tekrar tekrar kullanabileceğimiz bir şeydir.
COVID-19 ruh sağlığımızı gerçekten etkiledi ve bu pandemiden önce dolu dolu, başarılı hayatlar yaşayan birçok birey özünden sarsıldı. Depresyon veya kaygı duyguları yaşayacaklarını asla hayal etmemiş olan bireyler, şimdi ruh sağlığı bozukluklarının herhangi bir zamanda herkesi etkileyebileceğini öğrendi. Sosyal medyada ruh sağlığımızı konuştuk, duygularımızı paylaştık, yardım arayışında bulunduk. Bu pandemi bizi yıktı ve hepimizin depresyon veya madde kullanım bozukluğu geliştirme riski altında olduğunu gösterdi. Umarım “normal hayatlarımıza” döndüğümüzde, ruh sağlığı tedavisine erişimi tanımaya ve mücadele etmeye devam edebiliriz.