Depresyon tipik olarak etkinliklerden ve daha önce kişiye zevk veren durumlardan artık eskisi gibi zevk alamamama (anhedoni) ve bunlara karşı ilginin kaybolmasıyla kendini gösteren, çökkünlük, karamsarlık yanında keder ve elem duygularıyla seyreden bir duygudurum bozukluğudur.

Major depresyon aynı zamanda klinik depresyon olarak da adlandırılır, nasıl hissettiğinizi, düşündüğünüzü ve nasıl davrandığınızı etkiler ve çeşitli duygusal ve fiziksel sorunlara yol açabilir. Normal günlük aktiviteleri yapmakta zorlanabilir ve bazen hayatın yaşamaya değer olmadığını hissedebilirsiniz.

Elem, keder duyguları, olumsuz yaşam olaylarına karşı yaygın olarak verilebilen bir tepki olarak izlenebilir. Ortaya çıkan her benzer duygu durumunu depresyon olarak kabul etmemek gerekir. Depresyonda bu gibi duygular hem süreklidir, hem de kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini bozacak düzeyde yoğun olarak izlenir. Yaşam boyu görülme sıklığı %1,5 ile %19 arasında olan depresyon, uygun tedavi edilmediğinde yüksek tedavi maliyetleri, yüksek mortalite ve morbidite oranları ile çok ciddi toplumsal sorunlara sebep olmaktadır.

Major depresif bozukluk her yaşta görülebilir, ancak orta yaşlarda ve özellikle de 40-50 yaşları arasında daha sık izlenir. Kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha sık görülür. Kabaca her 4 kadından birisi ya da her 8-10 erkekten birisi yaşamları boyunca bir majör depresif bozukluk dönemi geçirmektedir.

Major Depresif Bozukluk Belirtileri Nelerdir?

Çökkün duygudurumu: Depresyonun temel özelliklerindendir. Depresif bozukluk tanısının konulabilmesi için depresif duygudurum ve ilgi kaybı/zevk alamamama (anhedoni) belirtilerinden en az birinin mevcut olması gereklidir. Çökkün duygudurumu kendini kederli ve elemli hissetme, mutsuzluk, hüzün, moral bozukluğu, umutsuzluk, karamsarlık, kendini boşlukta hissetme, sıkıntı hissi ile karakterize olabilir ve devamlılık gösterir. Çökkün duygudurumu olan bir kişi günlerinin çoğunluğunda ve günün büyük bir bölümünde yukarıdaki belirtileri sergiler. Melankolik ve psikotik özellikli depresyonlarda çökkün duygudurumu daha ağırdır. Bazılarında öfkenin arttığı ve strese karşı toleransın azaldığı da gözlenebilir. Hastaların büyük bir kısmı da özellikle kendilerini sabahları çok karamsar, sıkıntılı ve çökkün hissederler. Depresyon ilerledikçe hastalar kendilerini günün tamamında kötü hissetmeye başlarlar.

İlgi azlığı ve anhedoni: Çökkün duygudurum ya da ilgi azlığından en az biri bulunmadıkça depresyondan söz edilemez. Hastanın çevresine ve işine olan ilgisi azalır, daha önce zevk alarak yaptığı etkinliklerden zevk alamaz hale gelir.

Sıkıntı hissi, bunaltı (anksiyete): Anksiyete depresyonun karakteristik bir özelliği olmamasına rağmen, klinik pratikte depresif duygudurumu ve ilgi azlığından sonra üçüncü sıklıkta izlenir. Bunaltı hissi, gerginlik, engellenmeye karşı tahammülsüzlük ve unutkanlık, sinirlilik artışı gibi belirtilerle kendini gösterebilir. Bunaltıya sıklıkla çarpıntı, ağız kuruluğu, terleme, karın ağrısı ve ishal gibi bedensel yakınmalar da eşlik eder. Bunaltılı hastalarda baş ağrısı ve dönmesi de sıklıkla izlenir. Ağır depresyonlardaki yoğun bunaltı kendini ajitasyon şeklinde gösterebilir ve klinik görünüme hakim olabilir.

Akut dönemde özellikle dikkati odaklama, bellek, bilgi işleme süreci ve yürütücü işlevlerde bozukluklar ortaya çıkabilmektedir. Konsantrasyon güçlüğü, bellek bozukluğu, algı bozukluğu, dikkat bozukluğu görülebilir. Tedaviye rağmen bilişsel belirtilerin devam edebildiği, kalıntı belirtiler olarak sürebildiği birçok çalışmada vurgulanmıştır.

Düşünce akışında yavaşlama olur, bunun sonucunda sorulara yanıt vermede zorluk ya da bazen yanıt verememe gözlenebilir. Bu zorluk halsizlik ya da dikkati odaklamadaki zorluktan kaynaklanmaktadır. Melankolik depresyonlarda daha ağır olarak mutizm de görülebilir.

Depresyon hastalarının yarısından fazlasında suçluluk değersizlik fikirleri gözlenebilir. Genellikle kendilerini suçlu hissedecekleri anılarını hatırlama eğilimindedirler. Bazı hastalarda suçluluk duyguları o denli yoğundur ki kendini cezalandırma amaçlı intihara kalkışabilirler. Benlik saygılarındaki azalma sonucu değersizlik ve yetersizlik duyguları yaşarlar. Özellikle ağır depresyonlarda bu düşünceler hezeyan şeklinde izlenebilir.

Depresif hastalarda dünyayı, çevreyi, kendini ve geleceği olumsuz görme şeklinde olumsuz düşünceler olabilir. Hastalar yaşadıklarını olumsuz olarak algılar, bilişsel çarpıtmalarla bu düşüncelerini desteklerler.

Depresif hastalarda bulundukları dönem, şartlar ve özellikle de gelecekle ilgili umutsuzluk düşünceleri izlenir.

Depresyonda düşünce süreci yavaşlaması ve olumsuz düşünceler sebebiyle karar vermede zorluk ya da karar verememe gözlenir. Depresyon döneminde olumsuz düşünceler ve umutsuzluk ve karamsarlık gibi süreçler sonucu olaylara olumsuz yaklaşılır ve bu dönemde doğru karar verebilmek zorlaşır. Bu dönemde hastalara önemli kararlarını ertelemesi önerilir.

Hastaların yaklaşık 1/4’ünde hipokondriak uğraşılar görülebilir. Ayrıca hastaların %63 ünde de baş, boyun, bel, ense ya da eklem ağrıları gibi ağrı şikayetleri de olabilmektedir. Ağır depresyonlarda bu ağrı şikayetleri somatik hezeyan niteliği de alabilir. Özellikle yaşlı hastalar depresif belirtiler yerine somatik yakınmalar ile gelebilirler ve çoğu kez altta yatan depresyon atlanabilir (maskeli depresyon). Hipokondriak uğraşılar ne denli yoğunsa hastalığın gidişi ve sonlanışı da o denli olumsuz etkilenir. Ağır tablolarda bağırsaklarının çürüdüğü, çalışmadığı şeklinde hipokondriak sanrıların oluşturduğu kotard sendromu ortaya çıkabilir

Hastalar çeşitli alanlardaki takıntılı ve genelde kendilerinde suçluluk duygusu oluşturacak düşüncelerini takıntılı bir biçimde sürekli düşünür hale gelebilirler.

Depresif bozukluk intiharın en yüksek oranda görüldüğü psikiyatrik hastalıklardan birisidir. Depresyonlu hastaların birçoğunda pasif ölüm düşünceleri ve intihar düşüncesi bulunur. Özellikle melankolik depresyonlarda intihar oranı daha yüksektir. Depresif hastaların 1/3 ü girişimde bulunur ve %10 kadarı ölümle sonuçlanır. Kadınlarda intihar girişimi daha fazla iken erkeklerde tamamlanmış intihar oranı daha fazladır.

Depresyonda sıklıkla enerji azlığı, yorgunluk, halsizlik görülür. Açıklanamayan yorgunluk başlangıç belirtisi de olabilir. Bu belirtiler tedaviye zor yanıt vermekte ve bazı hastalarda kalıntı belirtiler olarak sürebilmektedir.

Yaklaşık %85 olguda iştah azalması ve kilo kaybı izlenirken, atipik depresyonda ise tersine iştah artışı ve kilo alımı izlenir. Yiyeceklerden tat alamaz ve açlık hissetmezler. Depresyonda mide-barsak hareketleri de azalır ve kabızlık sıkça izlenir.

Cinsel istek kaybı depresyon başlangıç dönemlerinde belirir ve en geç düzelen belirtilerdendir. Ayrıca antidepresan ilaçlar da benzeri tablolara yol açabilir.

Depresyonda %90 oranında uykusuzluk gözlenirken, %6-36 oranında aşırı uyuma bildirilmiştir. Polisomnografik kayıtlarda uykuya dalma süresinde uzama, tüm uyku süresinde azalma, uykuda sık bölünmeler ve erken uyanma, derin uykuda azalma sıkça gözlenmiştir. Özellikle atipik depresyonlarda aşırı uyuma gözlenir ve çoğunlukla iştah artışı ile birliktelik gösterir. Bu olgularda bipolarite açısından dikkatli olmak gereklidir.

Depresif bozukluklarda özellikle de genç hastalarda sıkça psikomotor retardasyon görülebilir.

Major Depresyon Nedenleri Nelerdir?

Depresyona neyin neden olduğu tam olarak bilinmiyor. Biyolojik, duygusal ve çevresel faktörler de dahil olmak üzere çok sayıda farklı faktörün bir sonucu olarak ortaya çıkabilen karmaşık bir hastalıktır. Birçok ruhsal bozuklukta olduğu gibi aşağıda çeşitli faktörler sorumlu tutulmaktadır.

  • Biyolojik farklılıklar
  • Beyin kimyası dengesizlikleri
  • Hormonlar
  • Kalıtsal özellikler

Major Depresyon Risk Faktörleri Nelerdir?

Depresyon geliştirme riskini artıran veya depresyonu tetikleme olasılığı olan faktörler şunlardır:

  • Düşük benlik saygısı ve çok bağımlı olma, kendini eleştirme veya karamsar olma gibi belirli kişilik özellikleri,
  • Fiziksel veya cinsel istismar, sevilen birinin ölümü veya kaybı, zor bir ilişki veya mali sorunlar gibi travmatik veya stresli olaylar,
  • Depresyon, bipolar bozukluk, alkolizm veya intihar öyküsü olan akrabalara sahip olmak,
  • Geçmişte anksiyete bozukluğu, yeme bozuklukları veya travma sonrası stres bozukluğu gibi diğer ruh sağlığı bozuklukları tanısı almak,
  • Alkol veya uyuşturucuların kötüye kullanılması,
  • Kanser, felç, kronik ağrı veya kalp hastalığı dahil olmak üzere ciddi veya kronik hastalıklar,
  • Bazı yüksek tansiyon ilaçları veya uyku hapları gibi bazı ilaçlar.

Major Depresif Bozukluk Nasıl Tedavi Edilir?

Major depresif bozukluk genellikle ilaç ve psikoterapi ile tedavi edilir. Bazı yaşam tarzı değişiklikleri de bazı semptomların hafifletilmesinde yardımcı olabilir. Şiddetli majör depresif bozukluk veya kendine zarar verme düşünceleri olan kişilerin tedavi sürecinde hastanede kalmaları gerekebilir.

İlaçlar:

Seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar): İlaç tedavisi genellikle bir SSRI reçete ederek başlar. Bu ilaçlar daha güvenli kabul edilir ve genellikle diğer antidepresan ilaçlardan daha az rahatsız edici yan etkilere neden olurlar.

Serotonin-norepinefrin geri alım inhibitörleri

Atipik antidepresanlar.

Trisiklik antidepresanlar

Monoamin oksidaz inhibitörleri

Psikoterapi:

Psikoterapi genellikle “konuşma terapisi” olarak adlandırılır. Çeşitli psikoterapi yaklaşımları vardır. Psikoterapi size şu konularda yardımcı olabilir:

  • Bir krize veya mevcut başka bir zorluğa uyum sağlamak,
  • Olumsuz inanç ve davranışları tanımlamak ve bunları sağlıklı, olumlu olanlarla değiştirmek,
  • İlişkileri ve deneyimleri keşfetmek ve başkalarıyla olumlu etkileşimler geliştirmek,
  • Sorunlarla baş etmenin ve çözmenin daha iyi yollarını bulmak,
  • Depresyonunuza katkıda bulunan sorunları belirlemek ve onu daha da kötüleştiren davranışları değiştirmek,
  • Hayatınız için gerçekçi hedefler belirlemeyi öğrenmek,
  • Daha sağlıklı davranışlar kullanarak sıkıntıyı tolere etme ve kabul etme yeteneğini geliştirmek.